29 Ağustos 2008 Cuma

KANSER

KANSER

Kanserin en eski tanımı Mısır papürüslerinde yazılmıştır ve milattan önce 3000-1500 yılları arasındadır. İlk yazılan bilgiler göğüs kanseri üzerinedir. 2400 yıl önce ki Peru İncalarından kalan bir mumyada malign melonamaya rastlanmıştır. Yine kalıntılarda en sık rastalanılan tümör osteosarkomdur çünki diğer dokular çürüse de kemik dokular günümüze kadar korunabilmektedir. Hipokrat ilk olarak iyi huylu ve kötü huylu tanımlamalarını yapmış, ve yazılarında yengeç kıskacı ya da yunanca yengeç anlamına gelen karkinos adını vermiştir. Bu kelime ingilizceye çevrilirken de cancer veya carsinoma olarak geçmiş vr günümüzdeki terminolojiyi oluşturmuştur.

Çağımızın vebası olarak da bilinen ve son dönemlerde sıklıkla bu şekilde adlandırılan kanser. İnsan hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde büyümesi olarak kısaca ve basitçe tanımlanabilir.
Kanser hücrelerinin büyüme sebebi DNA hasarıdır. Normalde vücut bu hasarı tamir edebilirken, kanser hücrelerindeki hasarı onaramamaktadır.

Kanser genellikle solid dediğimiz kitle formasyonundadır. Lösemi gibi bazı kanserler tümör formunda değildir. Tümörlerin tamamı kanser değildir, bu tümörler çok nadir istisnalar dışında vücutta başka yerlere yayılmazlar (metastaz) ve hayatı tehdit etmezler.

Bulundukları bölgryr göre kanserler çok fazla farklılık gösterirler. Büyüme hızları, yayılmaları ve buna bağlı olarak da tedavileri farklılıklar gösterir. Kanserlerdeki yaşam süreleri kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Bunda önemli olan yaşam tarzları ve sigara kullanımı ve tüketilen yiyeceklerdir.
Sebepleri genetik özelliklerden radyasyona, hormon kullanımından enfeksiyonlara(viral, parazitik, bakteriyel) kadar çeşitli şekillerde görülebilir. Tabiki vücudun asidik yapısı ve kanser hücrelerinin çok sevdiği kan şekeri yüksekliği gibi sebeplerdekanser gelişmesi ve yayılmasını hızlandırıcı etmenlerdir. Son dönemlerde yapılan çalışmalarla HPV - Human Papilloma Virus, HTLV-I - T-cell Lymphyocytic Virus- I, Hepatitis B Virus, HIV - Human Immunodeficiency virusunun kanser yaptığı ıspatlanmış bunların yanı sıra Helicobacter Pylori (midede bulunan bir bakteri) kanserojen olduğu tespit edilmiştir. (Bakınız; Good for You: Reducing Your Risk by the American Cancer Society Robert Weinberg & the Search for the Cause of Cancer by Ann Gaines and Jim Whiting)

Modern Kanser Tedavileri;

Kanser tedavileri kanserin ilk tanımlandığı günden günümüze çeşitli aşamalar ve dönemlerden geçmiştir.

Hormonal tedavi: 19.yüzyılın başlarında overi alınan tavşanlarda süt üretiminin durduğu tespit edilmiş ve buradan yola çıkarak göğüs dokusunun overler tarafından yönetildiği anlaşılmıştır. Yine aynı dönemde göğüs kanseri vakalarında uygulanan ooferektomi ile göğüs kanserinin tedavi edilebileceği düşünülmüş ve günümüzdeki tamoksifen tedavisinin temelleri atılmıştır.
Yarım yüzyıl sonra prostat kanserlerinde testisin alınması sonucu gerileme olduğu görülmüştür. Günümüzde de erkek hormonlarının engellenmesi ile tedavi alışmaları devam etmektedir.
Radyasyon Tedavisi: 19.yüzyılda bulunan röntgen ışını tanı amacı ile günümüzde de kullanılması yanı sıra kanser tedavisinde yeni bir çğır açmış ve bulunduğu andan itibaren kanser tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır.Günümüzde radyoterapi gamma knife gibi çok hassas cihazlardan, intra operatif radyasyon terapisine kadar çeşitli şekillerde kullanılmaya başlanmıştır.

Hipertermi (ısı tedavisi): Isının kanser hücrelerini öldürdüğü tespit edilmiştir. Ancak tel başına sıs tedavisi kanserde tam iyileşme sağlama ihtimali düşük bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde ısı yüksek boylu ses dalgaları ceya mikrodalga ile sağlanmakta hatta radyasyon bile kullanılmaktadır.
Ve Kemoterapi:
II.Dünya savaşı sırasında kullanılan hardal gazına maruz kalan askerlerde kemik iliği depresyonu görülmesi üzerine yapılan çalışmalar sonunda nitrojen mustard(hardal) denilen gaz bulundu ve bu gazın lenfoma üzerinde üzerinde pozitif etkileri olduğu görüldü. Bu madde çoğalan hücreler üzerinde etkiliydi ve DNA hasarı yaparak kanser hücrelerini öldürüyordu (aynı zamanda çoğalan tüm hücreleri) bunlara alkilleyici ajanlar adı verildi.
Sonraki yıllarda metotreksat adı verilen hücre çoğalmasını engelleyici bir ajan daha bulundu. Zaman içerisinde liposom teknoloji sayesinde kemotöropatik ajanların taşınmasını kolaylaştıran maddelerle birlikte kullanımı veya monoklonal antibody teknolojisi kemoterapi ilaçlarının sadece kanser hücrelerine gitmesini sağlayan maddeler kullanılmaya başlandı.
Otoriteler tarafından mucize tedavi denilen kombine tedaviler zaman içerisinde yapılmaya başlandı cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi üçlüsü.

Günümüzde en modern tedavilerden birisi biyolojik terapilerdir. Yani immünotherapy yani bağışıklık sistemini güçlendiren ve düzenleyen tedaviler. Umudun bu tedavide olduğu anlaşılmış ve yapılan çalışmalar sonucunda da çeşitli aşılar geliştirilmeye başlanmıştır. Bunun ilk örneğini cerviks kanserine karşı avrupada kullanıma sunulan aşı yapmaktadır.
20. yüzyılda gelinen noktada ise anlaşılmıştır ki normal hücrede gelişen DNA hasarı hücrenin ölmesine sebep olurken kanser hücresinde meydana gelen DNA hasarında kanser hücresi ölmemektedir. BU NE DEMEKTİR KEMOTERAPİ KANSERİ YENEMEZ. Bir şekilde bu DNA nın tamir edilmesi gerekir burada da karşımıza Xptonic SLS çıkmaktadır.

Kanserler hakkında internette çok fazla bilgi bulunabileceği için ayrı ayrı kanser türleri ile değil, genel anlamda bu konu ile ilgili bilgiler aktarmak istedim.

Kanser kontrolsüz çoğalan hücrler demiştik. Gerçekten de kanser hücreleri ugun ortamı buldukları zaman çok hızlı bir şekilde büyürler ve uzaklara yayılırlar. İşte bu noktada bilimsel verilerin de ışığında size bazı ALTERNATİF TIP UYGULAMALARINDAN BAHSETMEK İSTİYORUM.

ATERNATİF VE TAMAMLAYICI TEDAVİLER:

XP TONİK SLS,
Diyet değişimleri; makrobiyotik dediğimiz ve et (kırmızı ve beyaz), şeker, tadlandırıcı, kimyasal katkı maddeleri bulunmayan, ağırlıklı sebze ve meyve üzerine olan beslenme yaklaşımları
Hipnoz, meditasyon, relaksasyon, biofeedback teknikleri.
Çeşitli manuplasyonlar chiropractic, osteopathic & masaj terapileri
Metabolik terapiler, Gerson diyeti v.s.
Ek besinler ve otlar,
DMSO,
Ozon,
Chesium chloride,
Hidrazin sülfat,
Amigdalin (vit B17),
Yüksek doz C vitamin terapileri,
Hipertermi tedavisi,
Anvirzel (zakkum),
İnsülin potansiyelizasyon terapisi,
v.s
v.s
*ÖNEMLİ NOT: Burada verilen bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır. Lütfen konusunda uzman kişiler dışında ne kendiniz veya bir başkasına bu uygulamaları yaptırmayınız ve yapmayınız.

Zaman içerisinde bu tedaviler hakkında ayrıntılı bir şekilde sitemizde bilgilere ulaşabileceksiniz. Lütfen devamlı güncellenen sitemizi takip ediniz.

Esen kalın.

Dr.Levent KARAFAKI

KAYNAKÇA:

Encyclopedia Britannica. See entries on Medicine, History of Cancer.Lyons AS, Petrucelli RJ. Medicine: An Illustrated History. New York: Harry N. Abrams Publishers; 1978.Shimkin MB. Contrary to Nature: Cancer. For sale by the Superintendent of Documents, U.S. Printing Office, Washington D.C. 20401. DHEW Publication No (NIH) 76-720; 1976.Contran R, Kumar V, Robbins S. Robbins Pathologic Basis of Disease, 4th ed. Philadelphia, Pa: WB Saunders; 1989.Diamandopoulus GT. Cancer: An historical perspective. Anticancer Res 1996;16:1595-1602.Gallucci BB. Selected concepts of cancer as a disease: From the Greeks to 1900. Oncol Nurs Forum 1985;12:67-71.Harvey AM. Early contributions to the surgery of cancer: William S. Halsted, Hugh H. Young and John G. Clark. Johns Hopkins Med J 1974;135:399-417.Kardinal C, Yarbro J. A conceptual history of cancer. Semin Oncol 1979;6:396-408.Meisels A, Morin C. Cytopathology of the Uterus. 2nd ed. ASCP Theory and Practice of Cytopathology 1. Chicago: ASCP Press; 1997.
KANSER


Kanserin en eski tanımı Mısır papürüslerinde yazılmıştır ve milattan önce 3000-1500 yılları arasındadır. İlk yazılan bilgiler göğüs kanseri üzerinedir. 2400 yıl önce ki Peru İncalarından kalan bir mumyada malign melonamaya rastlanmıştır. Yine kalıntılarda en sık rastalanılan tümör osteosarkomdur çünki diğer dokular çürüse de kemik dokular günümüze kadar korunabilmektedir. Hipokrat ilk olarak iyi huylu ve kötü huylu tanımlamalarını yapmış, ve yazılarında yengeç kıskacı ya da yunanca yengeç anlamına gelen karkinos adını vermiştir. Bu kelime ingilizceye çevrilirken de cancer veya carsinoma olarak geçmiş vr günümüzdeki terminolojiyi oluşturmuştur.
Çağımızın vebası olarak da bilinen ve son dönemlerde sıklıkla bu şekilde adlandırılan kanser. İnsan hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde büyümesi olarak kısaca ve basitçe tanımlanabilir.
Kanser hücrelerinin büyüme sebebi DNA hasarıdır. Normalde vücut bu hasarı tamir edebilirken, kanser hücrelerindeki hasarı onaramamaktadır.
Kanser genellikle solid dediğimiz kitle formasyonundadır. Lösemi gibi bazı kanserler tümör formunda değildir. Tümörlerin tamamı kanser değildir, bu tümörler çok nadir istisnalar dışında vücutta başka yerlere yayılmazlar (metastaz) ve hayatı tehdit etmezler.
Bulundukları bölgryr göre kanserler çok fazla farklılık gösterirler. Büyüme hızları, yayılmaları ve buna bağlı olarak da tedavileri farklılıklar gösterir. Kanserlerdeki yaşam süreleri kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Bunda önemli olan yaşam tarzları ve sigara kullanımı ve tüketilen yiyeceklerdir.
Sebepleri genetik özelliklerden radyasyona, hormon kullanımından enfeksiyonlara(viral, parazitik, bakteriyel) kadar çeşitli şekillerde görülebilir. Tabiki vücudun asidik yapısı ve kanser hücrelerinin çok sevdiği kan şekeri yüksekliği gibi sebeplerdekanser gelişmesi ve yayılmasını hızlandırıcı etmenlerdir. Son dönemlerde yapılan çalışmalarla HPV - Human Papilloma Virus, HTLV-I - T-cell Lymphyocytic Virus- I, Hepatitis B Virus, HIV - Human Immunodeficiency virusunun kanser yaptığı ıspatlanmış bunların yanı sıra Helicobacter Pylori (midede bulunan bir bakteri) kanserojen olduğu tespit edilmiştir. (Bakınız;
Good for You: Reducing Your Risk by the American Cancer Society Robert Weinberg & the Search for the Cause of Cancer by Ann Gaines and Jim Whiting)

Modern Kanser Tedavileri;

Kanser tedavileri kanserin ilk tanımlandığı günden günümüze çeşitli aşamalar ve dönemlerden geçmiştir.
Hormonal tedavi: 19.yüzyılın başlarında overi alınan tavşanlarda süt üretiminin durduğu tespit edilmiş ve buradan yola çıkarak göğüs dokusunun overler tarafından yönetildiği anlaşılmıştır. Yine aynı dönemde göğüs kanseri vakalarında uygulanan ooferektomi ile göğüs kanserinin tedavi edilebileceği düşünülmüş ve günümüzdeki tamoksifen tedavisinin temelleri atılmıştır.
Yarım yüzyıl sonra prostat kanserlerinde testisin alınması sonucu gerileme olduğu görülmüştür. Günümüzde de erkek hormonlarının engellenmesi ile tedavi alışmaları devam etmektedir.
Radyasyon Tedavisi: 19.yüzyılda bulunan röntgen ışını tanı amacı ile günümüzde de kullanılması yanı sıra kanser tedavisinde yeni bir çğır açmış ve bulunduğu andan itibaren kanser tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır.Günümüzde radyoterapi gamma knife gibi çok hassas cihazlardan, intra operatif radyasyon terapisine kadar çeşitli şekillerde kullanılmaya başlanmıştır.
Hipertermi (ısı tedavisi): Isının kanser hücrelerini öldürdüğü tespit edilmiştir. Ancak tel başına sıs tedavisi kanserde tam iyileşme sağlama ihtimali düşük bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde ısı yüksek boylu ses dalgaları ceya mikrodalga ile sağlanmakta hatta radyasyon bile kullanılmaktadır.
Ve Kemoterapi:
II.Dünya savaşı sırasında kullanılan hardal gazına maruz kalan askerlerde kemik iliği depresyonu görülmesi üzerine yapılan çalışmalar sonunda nitrojen mustard(hardal) denilen gaz bulundu ve bu gazın lenfoma üzerinde üzerinde pozitif etkileri olduğu görüldü. Bu madde çoğalan hücreler üzerinde etkiliydi ve DNA hasarı yaparak kanser hücrelerini öldürüyordu (aynı zamanda çoğalan tüm hücreleri) bunlara alkilleyici ajanlar adı verildi.
Sonraki yıllarda metotreksat adı verilen hücre çoğalmasını engelleyici bir ajan daha bulundu. Zaman içerisinde liposom teknoloji sayesinde kemotöropatik ajanların taşınmasını kolaylaştıran maddelerle birlikte kullanımı veya monoklonal antibody teknolojisi kemoterapi ilaçlarının sadece kanser hücrelerine gitmesini sağlayan maddeler kullanılmaya başlandı.
Otoriteler tarafından mucize tedavi denilen kombine tedaviler zaman içerisinde yapılmaya başlandı cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi üçlüsü.
Günümüzde en modern tedavilerden birisi biyolojik terapilerdir. Yani immünotherapy yani bağışıklık sistemini güçlendiren ve düzenleyen tedaviler. Umudun bu tedavide olduğu anlaşılmış ve yapılan çalışmalar sonucunda da çeşitli aşılar geliştirilmeye başlanmıştır. Bunun ilk örneğini cerviks kanserine karşı avrupada kullanıma sunulan aşı yapmaktadır.
20. yüzyılda gelinen noktada ise anlaşılmıştır ki normal hücrede gelişen DNA hasarı hücrenin ölmesine sebep olurken kanser hücresinde meydana gelen DNA hasarında kanser hücresi ölmemektedir. BU NE DEMEKTİR KEMOTERAPİ KANSERİ YENEMEZ. Bir şekilde bu DNA nın tamir edilmesi gerekir burada da karşımıza Xptonic SLS çıkmaktadır.
Kanserler hakkında internette çok fazla bilgi bulunabileceği için ayrı ayrı kanser türleri ile değil, genel anlamda bu konu ile ilgili bilgiler aktarmak istedim.
Kanser kontrolsüz çoğalan hücrler demiştik. Gerçekten de kanser hücreleri ugun ortamı buldukları zaman çok hızlı bir şekilde büyürler ve uzaklara yayılırlar. İşte bu noktada bilimsel verilerin de ışığında size bazı ALTERNATİF TIP UYGULAMALARINDAN BAHSETMEK İSTİYORUM.

ATERNATİF VE TAMAMLAYICI TEDAVİLER:

1. XP TONİK SLS,
2. Diyet değişimleri; makrobiyotik dediğimiz ve et (kırmızı ve beyaz), şeker, tadlandırıcı, kimyasal katkı maddeleri bulunmayan, ağırlıklı sebze ve meyve üzerine olan beslenme yaklaşımları
3. Hipnoz, meditasyon, relaksasyon, biofeedback teknikleri.
4. Çeşitli manuplasyonlar chiropractic, osteopathic & masaj terapileri
5. Metabolik terapiler, Gerson diyeti v.s.
6. Ek besinler ve otlar,
7. DMSO,
8. Ozon,
9. Chesium chloride,
10. Hidrazin sülfat,
11. Amigdalin (vit B17),
12. Yüksek doz C vitamin terapileri,
13. Hipertermi tedavisi,
14. Anvirzel (zakkum),
15. İnsülin potansiyelizasyon terapisi,
v.s
v.s


*ÖNEMLİ NOT: Burada verilen bilgiler tamamen bilgilendirme amaçlıdır. Lütfen konusunda uzman kişiler dışında ne kendiniz veya bir başkasına bu uygulamaları yaptırmayınız ve yapmayınız.

Zaman içerisinde bu tedaviler hakkında ayrıntılı bir şekilde sitemizde bilgilere ulaşabileceksiniz. Lütfen devamlı güncellenen sitemizi takip ediniz.

Esen kalın.

Dr.Levent KARAFAKI

KAYNAKÇA:

Encyclopedia Britannica. See entries on Medicine, History of Cancer.Lyons AS, Petrucelli RJ. Medicine: An Illustrated History. New York: Harry N. Abrams Publishers; 1978.Shimkin MB. Contrary to Nature: Cancer. For sale by the Superintendent of Documents, U.S. Printing Office, Washington D.C. 20401. DHEW Publication No (NIH) 76-720; 1976.Contran R, Kumar V, Robbins S. Robbins Pathologic Basis of Disease, 4th ed. Philadelphia, Pa: WB Saunders; 1989.Diamandopoulus GT. Cancer: An historical perspective. Anticancer Res 1996;16:1595-1602.Gallucci BB. Selected concepts of cancer as a disease: From the Greeks to 1900. Oncol Nurs Forum 1985;12:67-71.Harvey AM. Early contributions to the surgery of cancer: William S. Halsted, Hugh H. Young and John G. Clark. Johns Hopkins Med J 1974;135:399-417.Kardinal C, Yarbro J. A conceptual history of cancer. Semin Oncol 1979;6:396-408.Meisels A, Morin C. Cytopathology of the Uterus. 2nd ed. ASCP Theory and Practice of Cytopathology 1. Chicago: ASCP Press; 1997.


***Tüm hakları Dr.Levent KARAFAKI alıntı yaparken kaynak gösterirseniz sevinirim.

15 Mart 2008 Cumartesi

Ozon Tedavisi



ALTERNATİF DEĞİL TAMAMLAYICI BİR TIP UYGULAMASI

OZON TEDAVİSİ

Tıbbın gelişmesi ile birlikte hastalıkların tedavisinden daha çok, koruyucu yöntemlerin önemi ortaya çıkmıştır. Aşırı çalışma (beden ve beyin), çevresel yıkıcı faktörler (hava kirliliği, manyetik alanlar, güneş, radyasyon ve kimyasal katkı maddeleri) insan vücudunda tamiri mümkün olmayan hasarlara yol açmakta ve zaman içerisinde birikimler yaparak çeşitli kronik rahatsızlıklara (şeker hastalığı, kanser, romatizmal hastalıklar, Parkinson, Alzheimer, kalp hastalıkları, hiperkolestrolemi, tansiyon v.s.) sebep olmaktadır.

Bu durumlar göze alındığında tüm vücudu birikmiş toksinlerden(zehir) temizleyecek ve ileride karşımıza çıkacak toksinlerden vücudumuzu koruyacak güçlü bir anti-oksidan sistem, iyi oksijenizasyon sağlanmış bir kan ve güçlü bir bağışıklık sistemine ihtiyaç duyduğumuz aşikârdır. İşte bu noktada bu etkilerin tümünü sağlayan ucuz ve yan etkisi olmayan ozon tedavisi karşımıza çıkmaktadır.


Ozon gazı normalde stratosferin en önemli gazlarından birisidir. O3 oda sıcaklığında renksiz, karakteristik kokusu olan bir gazdır. (fırtınalı havalardan sonra, yüksek yerlerde veya deniz kıyısında hissedilir). İsmi Yunanca "koklamak" manasına gelen ozein’den gelir. Alman kimyacı Christian Friedrich Schönbein (1799 -1868) tarafından 1840 yılında keşfedilmiştir.

Medikal anlamda ozonun ilk kullanılışı birinci dünya savaşı sırasında Alman askerlerinin yaralanma sonrasında gangren rahatsızlıklarının tedavisi olsa da 50’li yıllardan sonra ozonun vücut üzerindeki iyileştirici etkileri ve çeşitli uygulama yöntemleri kullanılmaya başlanarak günümüzde de kullandığımız ozon tedavisi ortaya çıkmıştır.

Mevcut tıp bilgilerimiz içerisinde aynı anda kanın oksijen taşıma kapasitesini artıran, antioksidan sistemi aktif hale getiren, bağışıklık sistemini güçlendiren, kan yağ seviyelerini düşüren, dolaşımı düzenleyici etkileri ile hafızayı ve cinsel fonksiyonları artıran bir uygulama sadece ozon tedavisidir.

Ozon tedavisine ihtiyacınız olduğunu nasıl anlarsınız; eğer ne kadar tatil yaparsanız yapın dinlenemiyor ve yataktan zor kalkıyorsanız, her sene en az 1–2 kutu antibiyotik kullanıyorsanız, son günlerde bazı şeyleri hatırlamakta zorluk yaşıyorsanız artık ozon alma zamanınız gelmiş demektir. Ayrıca pek çok hastalıkta da destek tedavisinde kullanılabilen ozon ile yüz güldürücü sonuçlar alınabilir. Tabii yüksek rakımda çamların arasında bir yaşam alanı kurup yiyeceğinizi kendiniz yetiştirmeyecekseniz veya deniz kenarında güneşin doğuşunu seyrederek hayatınızı geçirmeyecekseniz.

Majör terapi:

Belirli miktarlarda bir şişeye veya medikal kan torbasına alınan kan ozonlanarak tekrar dolaşıma verilir yaklaşık 15-20 dakika arasında sürer) herhangi bir yan etkisi olmayan bu uygulama ile kanınız akciğerlerden daha fazla oksijen alarak dokulara bırakır, antioksidan sisteminiz aktif hale geçerek kanınız ve organlarınız oksijen radikallerinden temizlenir, bağışıklık sisteminiz hiç olmadığı kadar düzenlenir ve güçlenir. Dolaşım sistemini oluşturan kan damarlarınızı açarak dolaşımı kolaylaştırır.

Minör terapi;

Yine belirli miktarlarda alınan kan ozon gazı ile muamele edildikten sonra kas içine enjekte edilir, astmadan KOAH dediğimiz akciğer rahatsızlığına, alerjik rahatsızlıklardan dermatolojik rahatsızlıklara kadar pek çok rahatsızlıkta güvenle kullanılabilir.

Rectal; Özellikle bağırsak rahatsızlıklarında olmak üzere majör terapinin yapılamadığı durumlarda rectal yoldan ozon gazının barsaklara verilmesi işlemidir.

Torbalama ve kupa; İyileşmeyen yaralar ve yanıkta bölgesel olarak problemli alana ozon gazının uygulanması işlemdir, enfeksiyon odaklarını ortadan kaldırmakla kalmayıp yaranın iyileşmesini de hızlandırır. Özellikle dolaşım problemi olan hastalarda majör terapi ile birlikte yapıldığında mükemmel sonuçlara ulaşılabilir.

Eklem içi uygulamalar; romatizma ve artroz durumlarında eklem içerisine ozon gazı uygulanır. Bu uygulamada amaç kıkırdak dokunun beslenmesini sağlayarak kendisini tamir etmesinin sağlamaktır.

Ozon sauna uygulaması, ozon buharı kullanılarak ciltten emilimi sağlanır ve detoks, zayıflama ve selülit tedavilerinde cilt rahatsızlıklarında güvenle uygulanabilir.

İki durumda ozon yapılamamaktadır, hipertiroidi dediğimiz tiroit bezinin çok çalıştığı durumlar ile kanda bir enzimin eksik olduğu ve hastaların bakla yiyemedikleri Favizm rahatsızlığında ozon uygulanamamaktadır.

Ozonun sıklıkla kullanıldığı hastalıklar aşağıdaki gibidir.

  • Şeker hastalığı,
  • Dolaşım Bozuklukları,
  • Cinsel fonksiyon bozuklukları,
  • Cerebral palsy,
  • Felç, (Stroke),
  • Ağrı bozuklukları,
  • Kanser destek tedavisi,
  • Parkinson,
  • Anti-aging (Yaşlanmayı geciktirme),
  • Göz hastalıkları,
  • Kronik yorgunluk sendromu,
  • Karaciğer hastalıkları,
  • Özellikle virüslerin sebep olduğu hastalıklar (hepatitler, zona, herpes gibi)
  • Barsak hastalıkları (Ülseratif kolit, Crohn, Fistül gibi),
  • İyileşmeyen yara tedavileri (Diabetik ayak, bası yaraları gibi)
  • Romatizmal hastalıklar.(Romatoid artrit, Ankilozan Spondilit)
  • Kronik yorgunluk sendromu,

Birçok ozon uygulaması, 10 seans kadar uygulanır. Ama bazı durumlarda ikinci veya hatta üçüncü bir 10 seanslık terapi zorunlu olabilir. Buna rağmen, şu anda alınacak küçük bir önlemin ilerde çok daha fazla pahalı tam ölçekli bir tedavi masrafından kurtarabildiğini hatırlamalısınız. Artık kendiniz için bir şey yapmanızın zamanı geldi sanırım. Bir hastamın bana söylediği gibi ‘’ Kendinize vakit ayıramıyorsanız, kimseye vakit ayıramazsınız’’. Lütfen kendinize vakit ayırın ve tercihinizi sağlıklı yaşamdan yana kullanın.

Sağlıklı günler Dr.Levent KARAFAKI

flozon@yahoo.com.tr