7 Mayıs 2012 Pazartesi

KANSERİN BİR SIRRI DAHA ÇÖZÜLDÜ

www.internethaber.com

ABD'nin Georgia Üniversitesi'nde yapılan araştırmanın sonuçlarının habis tümörlerdeki büyümeyi iyileştirmeye yönelik tedavi planlarında köklü değişiklikler yapılmasına yol açabileceği bildirildi.

Journal of Molecular Cell Biology adlı tıp dergisinin internet sayısında yayımlanan araştırmada, halka açık veri bankalarında bulunan 7 farklı kanser tipindeki mesajcı RNA veri örneklerini analiz eden araştırmacılar, hücrelerde uzun süreli oksijen yokluğunun kanser büyümelerindeki önemli bir etken olabileceğini gösterdi.

Bu konuda önceden yapılan bilimsel araştırmalarda hücrelerdeki düşük oksijen seviyesinin kanserin gelişmesine katkı sağlayan bir etken olduğu öngörülüyordu, ancak bunun kanser büyümesindeki önemli bir etken olduğu bilinmiyordu.

Ortaya atılan yeni kanser büyüme modelinin geçerli olduğunun kanıtlanması durumunda bu, araştırmacıları öncelikle hücrelerdeki oksijen seviyelerinin düşmesini engelleyici yeni metodlar bulmaya sevk edecek ve bu da kanser tedavisinde köklü bir değişikliğe gidilmesi sonucunu doğuracak.

Araştırma ekibinden Prof. Ying Xu, araştırmalarının bilimsel adı ''Hipoksiya'' olan hücrelerdeki düşük oksijen seviyesinin bazı belli kanser türlerinde önemli bir etken olduğunun kanıtladığını söyledi.

Dünyada görülen yüksek kanser oranlarının sadece rastgele genetik mutasyonlarla açıklanamayacağını belirten Xu, biyoloji ve hesaplamalı bilimi bir araya getiren biyoenformatik biliminin araştırmacılara kansere yeni bir ışık altında bakma imkanı sunduğunu kaydetti.

Xu, ''Kanser ilaçları belirli bir mutasyonun moleküler seviyede köküne ulaşmaya çalışır ancak kanser genellikle bunun etrafından dolaşarak kendine yeni bir yol bulur. Bu yüzden genetik mutasyonların kanserin ana etkeni olmayabileceğini düşünüyoruz'' dedi.

Araştırmacılarca öngörülen modele göre, düşük oksiyen seviyeleri hücrenin, ''Oksidatif fosforilasyon'' adı verilen hücrelerin normalde gelen besini enerjiye çevirme yöntemine müdahale ediyor.

Oksijen azaldıkça, hücreler, ''ATP'' adlı enerji üniteleri üretmek için daha az verimli bir enerji üretme yolu olan glikoliz yöntemini kullanmaya başlıyor ve bu yüzden kanser hücreleri, başta glukoz olmak üzere daha fazla besin alabilmek için daha sıkı çalışmak zorunda kalıyor.

Oksijenin tehlikeli seviyeleri düşmesi halinde yeni kan damarları yaratma süreci olarak tanımlanan, ''Anjiojenesis'' başlıyor. Yeni oluşturulan kan damarları hücreye taze oksijen sağlıyor ve böylece hücre ile tümörün içindeki oksijen seviyeleri düzeliyor ve tümörün büyümesini geçici bir süre için engelliyor.

Xu ve arkadaşlarının öngördüğü modele göre, bundan sonraki aşamada kanser hücresi daha fazla besin aldığında büyüyor ve bu da tümörün biyokütlesini büyütürken içindeki oksijen seviyesinin düşmesine neden oluyor. Dolayısıyla hücrelerin besini enerjiye çevirme verimliliği daha da düşüyor.

Bu durum daha aç hale gelen kanser hücrelerinin, kan dolaşımından daha fazla besin alabilmek için harekete geçmesini sağlıyor ve bu kısır döngü böylece sürüp gidiyor.

Geliştirdikleri yeni kanser büyüme modelinin niçin çok sayıda kanser türünün ilaçlara sadece 3 ila 6 hafta gibi kısa bir sürede dirençli hale geldiğini açıkladığını vurgulayan Xu, yeni modelin yapılacak deneysel kanser araştırmalarda denenmesinin büyük önem taşıdığını kaydetti.

Araştırmaya Georgia Üniversitesi'nin yanı sıra, ABD'nin Houston kentindeki Baylor College of Medicine adlı tıp okulu ve Çin'deki Jilin Üniversitesi'nden bilim adamları katkı verdi.

Kaynak : http://www.internethaber.com/kanser-turleri-tumor-tedavisi-tedavi-yontemleri--423261h.htm#ixzz1uCMhUjeO


Mevcut yazılı metin bilgilendirme amaçlıdır. Bilimsel verilerden elde edilmiş bilgilerdir. Konu hakkında uzman kişiler tarafından yönlendirilmeniz ve tedaviye yönelik işlemleri bir hekim kontrolünde uygulamanız veya uygulatmanız önerilir.Ankara ozon , ozon ankara , alternatif kanser tedavisi , dmso , integratif tıp , akupunktur ,

KANSER VE HİPOKSİ

        
             Kanser konusunda yapılan çalışmalar göstermektedir ki; tümörler oksijensiz ortamda daha hızlı çoğalmakta ve daha agresif hal almaktadır. Ayrıca Hipoksik ortamın sonunda ortamda nekroz oluşturmakta ve enerji metabolizması sonucu ortamda oluşan laktik asit sayesinde de asidik ortamda yaşamaktadır. 
             
            Kanser hücrelerinin artan ATP (Enerji)  ihtiyacını karşılamak için glikolizisi artar.  Mitokondrial solunum hasarı ve hipoksi sonucunda tedavide kullanılan radyoterapi ve kemoterapiye karşı direnç gelişmektedir.
             
       Hipoksi ile indüklenen faktör-1α (HIF-1 α) bir nükleer proteindir ve azalan hücre içi oksijen konsantrasyonuna cevap olarak regüle edilir. Bu nedenle bir hipoksi belirteci gibi görev yapar. 
             
           Sonuç olarak kanın oksijen taşıma kapasitesinde artış yaparak doku oksijenizasyonunun artırılmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. 

Inhibition of Glycolysis in Cancer Cells: A Novel Strategy to Overcome Drug Resistance Associated with Mitochondrial Respiratory Defect and Hypoxia

  1. Peng Huang1
+Author Affiliations
  1. Departments of 1Molecular Pathology and 2Leukemia, University of Texas M.D. Anderson Cancer Center, Houston, Texas; 3Department of Medical Oncology, Sun Yat-Sen University Cancer Center, Guangzhou, China; and 4Department of Interdisciplinary Oncology, H. Lee Moffitt Cancer Center and Research Institute, Tampa, Florida
  1. Requests for reprints:
    Peng Huang, Department of Molecular Pathology, University of Texas M.D. Anderson Cancer Center, Box 89, 1515 Holcombe Boulevard, Houston, TX 77030. Phone: 713-792-7742; Fax: 713-794-4672; E-mail: phuang@mdanderson.org.

Abstract

Cancer cells generally exhibit increased glycolysis for ATP generation (the Warburg effect) due in part to mitochondrial respiration injury and hypoxia, which are frequently associated with resistance to therapeutic agents. Here, we report that inhibition of glycolysis severely depletes ATP in cancer cells, especially in clones of cancer cells with mitochondrial respiration defects, and leads to rapid dephosphorylation of the glycolysis-apoptosis integrating molecule BAD at Ser112, relocalization of BAX to mitochondria, and massive cell death. Importantly, inhibition of glycolysis effectively kills colon cancer cells and lymphoma cells in a hypoxic environment in which the cancer cells exhibit high glycolytic activity and decreased sensitivity to common anticancer agents. Depletion of ATP by glycolytic inhibition also potently induced apoptosis in multidrug-resistant cells, suggesting that deprivation of cellular energy supply may be an effective way to overcome multidrug resistance. Our study shows a promising therapeutic strategy to effectively kill cancer cells and overcome drug resistance. Because the Warburg effect and hypoxia are frequently seen in human cancers, these findings may have broad clinical implications.

Review

Nature Reviews Cancer 4437-447 (June 2004) | doi:10.1038/nrc1367

Exploiting tumour hypoxia in cancer treatment

J. Martin Brown1 & William R. Wilson2  About the authors
top
    Solid tumours contain regions at very low oxygen concentrations (hypoxia), often surrounding areas of necrosis. The cells in these hypoxic regions are resistant to both radiotherapy and chemotherapy. However, the existence of hypoxia and necrosis also provides an opportunity for tumour-selective therapy, including prodrugs activated by hypoxia, hypoxia-specific gene therapy, targeting the hypoxia-inducible factor 1 transcription factor, and recombinant anaerobic bacteria. These strategies could turn what is now an impediment into a significant advantage for cancer therapy.

Mevcut yazılı metin bilgilendirme amaçlıdır. Bilimsel verilerden elde edilmiş bilgilerdir. Konu hakkında uzman kişiler tarafından yönlendirilmeniz ve tedaviye yönelik işlemleri bir hekim kontrolünde uygulamanız veya uygulatmanız önerilir.Ankara ozon , ozon ankara , alternatif kanser tedavisi , dmso , integratif tıp , akupunktur ,

30 Nisan 2012 Pazartesi

OZON TERAPİSİ DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

HALKIMIZA UYARI

OZON TERAPİSİ KESİNLİKLE OZON TERAPİSİ EĞİTİMİ ALMIŞ BİR HEKİM TARAFINDAN VEYAHUT EĞİTİME SAHİP BİR HEKİM NEZARETİNDE DİĞER SAĞLIK PERSONELİ TARAFINDAN UYGULANABİLİR. LÜTFEN OZON TERAPİSİ YAPTIRIRKEN MUAYENE VE GÖRÜŞMELERİNİZİ HEKİMLERLE YAPINIZ. SON DÖNEMDE ÜLKEMİZDE HEKİM OLMAYAN KİŞİLER TARAFINDAN ÇEŞİTLİ HASTANELER İLE EVLERDE OZON UYGULAMALARI YAPILMAKTADIR. BU KONUNUN SAKINCALARINDAN BAHSETMEK BİLE BİR ANLAM İFADE ETMEMEKTEDİR. OZON TERAPİSİ KONUSUNDA YETERİNCE BİLGİ, TECRÜBE, EĞİTİMİ OLMAYAN KİŞİLER TARAFINDAN UYGULANMASI BİZ OZON TERAPİSTLERİ ÇOK ÜZMEKTE VE OZON TERAPİYE KARŞI GÜVEN PROBLEMİ OLUŞTURMAKTADIR. KAMUOYUMUZA DUYURULUR.

Dr. Levent KARAFAKI